Efe, Aslı'yı evine getirir.
Efe: Buyrun..
Aslı: Kimse yok mu?
Efe: Yok canım, ben paketledim onları.
Aslı: Nasıl ya?
Efe: Ya Portatif Aslı yerinde durmuyor ki, devamlı gezelim oynayalım falan filan.. Ben de çocuk tiyatrosundan iki bilet aldım, gönderdim onları..
Aslı: Hmm… Yalnız kalalım diye mi yaptın?
Efe: Eee, bir taşla iki kuş desek daha doğru olacak. Gel..
Efe, Aslı'yı odasına çıkarır.
Efe: Çok merak etmiştin ya burayı, hep gelmek istemiştin..
Aslı: (Resimleri kastederek) Nerden buldun bunları?
Efe: Buldum işte..
Aslı kırmızı tokayı görür.
Aslı: Aaa, bu ne?
Efe: Aa, o çok önemli bir mesele. Otur bak.
Seda’yı hatırlıyor musun? Hani bizim okula gelmişti, daha ilkokulda ya, babası Ankara’da mıydı neydi tayini falan çıkmıştı.
Aslı: Sarışın Seda.
Efe: İşte o. O kız okula ilk geldiğinde sen onun ayağındaki kırmızı ayakkabıları görmüştün, çok beğenmiştin, hemen Hafize Teyze’ye söyleyip aynılarından istemiştin.
Aslı: Evet istemiştim ama annem aynısını bulamamıştı sonra beni Kemeraltı’na falan götürmüştü ordan başka bir çift almıştık.
Efe: Evet, ama ilk gün senin ayakkabının bir tanesinin tokası kopmuştu ya..
Aslı: Sana inanmıyorum.. Şu peçete ne peki?
Efe: Aa, bunu hatırlamadın mı ya? Bak, İstanbul’a ilk geldiğimiz gün bir tane pidecide böyle saatler geçirmiştik, hatırladın mı?
Aslı: Hayır..
Efe: Ben hatırlıyorum.. Sen bu peçeteyi niye bilmiyorum bütün gün elinde gezdirmiştin. Al.
Efe, peçeteyi Aslı’ya verir. Aslı peçetenin üzerindeki dudak izini görür.
Aslı: (Gülerek) Aaa.. Ya, bu ne böyle? (Şemsiyeyi gösterir) Şu ne?
Efe: Aaa, onu kesin hatırlarsın ya. Hani benim evde doğum günü partisi vermiştik, sallanan evde. Bu da pastanın üstünde duruyordu işte.
Aslı: Evet evet, senin doğum günündü. Hatta ben sana böyle kartlar vermiştim bir sürü değil mi?
Efe kartları çıkarır.
Efe: Bu kartları mı?
Aslı: Sakladın mı bunları? Bunca zaman? Yaa… Peki bir şey soracağım, şurdaki bardak ne?
Efe: O kopya çayı..
Aslı: Ne?
Efe: Hani.. Hani lise sonda sen bana bir matematik dersinde bir kopya verdin de ben matematiği geçtim ya..
Aslı: Valla sana o kadar çok kopya verdim ki artık hatırlayamadım hangisi olduğunu..
Efe: Sonuncusunu hatırla işte ya.. Hani sınavdan sonra kantine gitmiştik, ben sana çay ısmarlamıştım.. Onun bardağı..
Aslı: (Gülerek) Yaa..
Efe: Dur bakayım
Aslı: Ne? Daha ne var?
Efe, sandıktan bir tişört çıkarır.
Efe: Peki bu tişörtü hatırladın mı? Hani halı sahada benimki yırtılmıştı da sen bana yenisini almıştın.
Aslı: Aa, evet.
Efe: Dur dur, bak.
Efe, sandıktan pembe bir çorap çıkarır.
Efe: Peki bunu hatırladın mı? (Koklar) Püü..
Aslı: Yaa, ne bu?
Efe: Hani bir gece bende kalmıştın, sabah çorabının tekini bulamamıştın ben de sana benimkilerden bir tane vermiştim.
Aslı: E diğer teki nerde peki?
Efe: Onu gerçekten bulamadım.
Aslı: Dur bakayım.. Şu ne?
Efe, sandıktan CD’yi çıkarır.
Efe: Bak.
Aslı: Bunu da mı ben verdim sana?
Efe: E tabii ya. Dünya kupası maçı..
Aslı: Evet, vermiştim ve sen çok mutlu olmuştun..
Efe: Leblebi tozu da getirmiştin ama onların hepsini yedim.
Efe, Aslı'ya kağıttan kuşu gösterir.
Efe: Ee, ben sana sonra bunu verecektim ama veremedim.
Aslı: Efe bir şey soracağım, bunları nerden buldun, yani nasıl sakladın?
Efe: Sakladım işte ya. Kazadan sonra gizli gizli eve girdim, hepsini topladım.
Aslı: Anlamadım, yani sen kazadan sonra eve gittin ama bana gelmedin.. Bir şey söylemeyecek misin?
Efe hayır anlamında kafasını sallar.
Aslı: Ya neden bir şey söylemiyorsun?
Efe: Bu anın büyüsünü bozmak istemiyorum çünkü.
Aslı: Efe, beni korkutma.
Efe: Aslı’cım bak korkacak bir şey yok. Bana birkaç gün daha ver, ondan sonra istediğini sor. Ne sorarsan söz cevap vereceğim, tamam mı?
Aslı: N’olacak birkaç gün sonra?
Efe: Güzelim düşünme bunları artık. Bak burdayız, birlikteyiz, mutluyuz.. Ha?
Efe yüzüğü çıkarır.
Efe: Peki.. Bunu hatırladın mı? Nikahta… Nikahta takarım diye bana vermiştin..
Efe dizlerinin üstüne çöker.
Efe: Aslı… Gülüm.. Gözümün nuru.. Aşkım.. Benimle evlenir misin?
Aslı: Evlenirim.
Efe yüzüğü takar ve öpüşürler. Tam o sırada Portatif Aslı baskın yapar.
Portatif Aslı: Annee abim öpüşüyooo!
Aslı: Sus, sus.
:D :D